Bu yazının orjinaline, LinkedIn hesabımdan ulaşabilirsiniz.

Geçtiğimiz haftanın başında, hepimizin kalbini acıtan ve nefeslerimizi kesen devasa bir felaket yaşandı. Kimi birinci elden etkilendi bu felaketten kimi ise doğrudan bir bağı olmasa da okudukları ile izledikleri ile ortak oldu bu acıya. Bizler de ekran karşısından şahit olanlardık. Sadece, acıyı görüp de oturanlardan olmak istemedik. #BenNeYapabilirim sorusunun cevabını arayanlardandık.

Ekip Kuruldu

İlk olarak ne yapacağımızı bilmiyorduk. Daha önce böyle durumlarda hiç taşın altına elimizi koymamıştık! Uzaktan para göndermek kolaydı, ama yeterli değildi. Hızlıca bir WhatsApp grubu kurduk ve bir şeyler yapmak isteyen arkadaşlarımızla bir araya geldik. Farklı grupların istişare toplantılarına katıldık ve hangi alanlarda faydamız olabileceğini anlamaya çalıştık.

İlk planda sahadan gelen yönlendirmelere kulak verdik. AFAD, AHBAB, İhtiyaç Haritası gibi öne çıkan kuruluşları takip ettik, ihtiyacı analiz ettik. Hem belediye ve STK’lar hem de bölgeye giden arkadaşlarımız üstünden yardım malzemelerini bölgeye ulaştırmaya çalıştık. Sonrasında ise 6 kişilik bir ekiple (Esma Beyza DolmacıZehra YıldızBetül GültekinSeyithan GültekinKevser İme ŞAHİN) bölgeye gitmeye karar verdik.

Hazırlıklar Başladı

Temel çıkış noktamız, kimseye yük olmamak üzerineydi. Depremzedelere yardım etmeye giderken, onlar için gönderilen yemeklerden yiyemez veya onlar için ayrılan alanları işgal edemezdik. Hazırlıklarımızı da bu kapsamda yaptık. Kendimize 72 saat yetecek erzak, arabada uyumamızı sağlayacak uyku tulumları ve ihtiyaç halinde kullanmak üzere yedek benzin ayarladık. Bunun dışında araçlarda kalan tüm boşlukları yardım malzemeleri ile doldurduk. 

Burada bize destek olan herkese ayrı ayrı teşekkür etmem gerekir. Hiçbir yerde bir yardım çağrısında bulunmamıştık, sadece “Biz gidiyoruz” demiştik. Ona rağmen çevremizdeki onlarca kişi bu yardımın bir parçası olmak istedi. Bu sayede çok kısa bir süre içinde götürebileceğimiz her türlü yardım malzemesini tedarik etmiş olduk.

Gitmek Çok Kolaydı, Etkimiz ise Çok Büyük!

Kimseye kızmıyorum, ama önyargılar ile mücadele etmek en zoruydu. Yolumuzun kesilebileceği uyarılarından, orada hiçbir işe yaramayacağımıza kadar pek çok tepki ile karşılaştık. Lakin gerçekle oraya gidince yüzleştik. Sosyal medya her tarafımızı kötü haberler ve korku ile çevrelemiş durumda! 

Kahramanmaraş yolunda buzlanma dahil hiçbir sorunla karşılaşmadığımız gibi, orada ufacık bir ekip olarak bile ne kadar faydamız olduğunu görünce çok etkilendik. Onlarca defa “İyi ki gelmişiz!” dedik.

Pek çok şehirden her gün bölgeye yüzlerce yardım tırı geldi. Biz sadece Maraş’ın bir kısmındaki operasyona şahit olabildik. O bile yardımsever insanımızı görmeye yetiyor. Ama sorun yardım göndermekte değildi zaten. Yardımlar tırla geliyor ve geldiği yerde kalıyordu! Binlerce insan köylerden ve ilçelerin uzak köşelerinden bu yardımlara erişemiyordu. Bizim orada kaldığımız sürece yaptığımız en anlamlı iş ise, bu yardımları parça parça ihtiyaç sahibi köylere ulaştırmak oldu.

İki gün boyunca sadece biz (iki binek araç) en az 15-20 farklı köyde yüzlerce aileye yemek ve malzeme götürmüşüzdür. İçlerinden çoğuna ise yardım ilk defagidiyordu!

Sahadaki büyük organizasyonları kötülemek anlamında bunu söylemiyorum. AFAD’dan Kızılay’a kadar bölgenin her yerinde onlarca ekip harıl harıl çalışıyordu ve müthiş işler başarıyordu. Ancak felaketin çapı o kadar geniş ki, devletin veya STK’ların tek başına bu işin altından kalkması imkansız.

Büyük kurumlar bu süreçte atar damar gibi hareket ederken, bizler kılcal damar vazifesi görüyoruz!

Onların çalışmalarına ek olarak bizim gibi gönüllü ekiplerden binlercesinin uzunca bir süre daha orada olması gerekiyor. Bugün konu yardım malzemesinin köylere ulaştırılması iken, yarın başka bir şey olabilir. Ama sürekli olarak orada bir ihtiyaç olacağı kesin. Yaraların kısa bir zamanda sarılması maalesef imkansız.

Organize olmak ve koordineli bir şekilde hareket etmek önemli. AFAD, AHBAP veya İhtiyaç Haritası’nın saha gönüllüsü ilanlarını takip edebilir, her türlü yönlendirme için bize ulaşabilirsiniz.

Güzel İnsanlar Her Yerde!

Sosyal medyada popüler olan şey acı haberler, o yüzden hep onları görüyoruz. Bölgede olunca ise sürekli olarak “Güzel insanlar iyi ki varlar!” diyip durduk. Yaşadığımız bir kaç güzelliği de paylaşmadan geçmek istemedim.

Bölgeye gittiğimizi gören üniversiteden arkadaşım Sinan Kırmacı, hemen beni aradı. Hem yardımlar için teşekkür etti hem de tüm bu felaket ortamına rağmen bizi misafir edercesine ağırlamaya çalıştı. Sinan’ın dayısı, ilk depremin hemen ardından Kipaş Eğitim Kurumları‘nın kapısını depremzedelere açmış. Okul depremzedeler için hem kalınacak sağlamış hem de düzenli sıcak yemek çıkartmış, çıkartmaya devam ediyor. Bunların yanı sıra gönüllüler ve gelen yardımlar için de bir merkez haline gelmiş. Tırlar buraya geliyor ve buradan köylere dağıtılıyor. Tüm ihtiyaçlar buradaki gönüllü ekiplerce koordine ediliyor ve teyitleniyor. Yardımlar tek tek isimlere ve adreslere göre dağıtılıyor. Tek kelime ile harika bir iş!

Tüm sermaye sahipleri ve etki gücü olan insanların, bu sürecin ucundan bir şekilde tutması çok önemli!

Kahramanmaraş’ın Tekir ilçesine bağlı köylerinden birine yardım götürmüştük. Bir amca ve teyze ile karşılaştık. Ne kadar malzeme ve gıda vermeye çalışsak da amcayı ikna edemedik. Her seferinde “Daha çok ihtiyacı olan birine verin!” diyip durdu. Biz amcayı ikna etmeye çabalarken, içeriden teyze bardaklara doldurduğu yeni kaynatılmış sıcak süt ile geldi. Bize süt ikram etmeye çalıştı. Onlara yardıma mı gitmiştik, yoksa ziyarete mi gitmiştik anlamadık. 

İhtiyacından fazlasını almayan, yardım malzemelerini başkalarına yönlendirenler sadece bu aile değildi. 

Aynı köyde İbrahim abiyle tanıştık. Kendisi ailesi ile birlikte çadır kentte kalıyordu. Daha çok insana ulaşabilmemiz için yardım sürecinde aracı ile birlikte bizimle köyleri gezdi. Akşam da ısrarla bizi çaya davet etti. Hayatımda ilk defa bir çadır kente misafirliğe gittim. Vardığımızda bir baktık ki; İbrahim abi çadırın içindeki sobayı dışarı çıkarmış, çayı koymuş, ceviz kırmış ve tarhana cipsi ile birlikte bizi karşılıyor. İçimizden “İbrahim abi sen nasıl güzel bir insansın?” diye diye çayını içtik. 

İstanbul’a dönüş yolunda sadece haber vermek için İbrahim abiyi aradık. Meğer bizim için tarhana cipsinden yolluk yapmış. Bize veremedi diye çok üzüldü!

Dönüş yolunda Göksun’daki otogara uğradık. Arabadaki boş yere birisini alabiliriz düşüncesiyle. Öyle de oldu. Yardım götürdüğümüz köylerden bir amca bizi tanıdı. “Siz dün bizim köye gelmiştiniz.” diye girdi konuya. Kızı Ankara’da okuyormuş. Köyde internet olmadığı için, üniversiteler uzaktan eğitime dönse de Ankara’ya gitmesi gerekiyordu. Otobüs gelip gelmeyeceğini bilmeden otogarda bekliyorlardı. Bu vesile ile Cansel ile tanışmış olduk. Ankara Üniversitesi’nde okuyan pırıl pırıl ve çok yönlü bir genç. Yol üstünde onu Ankara’ya bırakma fırsatı yakaladık. Tabi ki iletişim bilgilerini de aldık. Kim bilir, belki onu da girişimcilik dünyasına dahil ederiz!

Her Şey Esas Şimdi Başlıyor!

İstanbul’a gelince elbette işimizin başına döndük. Ama bu “Biz yardımımızı yaptık, bitti!” demek değil. Olmamalı da zaten. Olamaz.

Şimdi daha sistematik çözümleri aramanın vakti!

Kendi etki alanımız çerçevesinde faaliyete devam etme vakti!

Gerek bireysel gerek de ait olduğumuz ekiplerle ne yapabiliriz sorusunun yanıtını arama vakti!

Bundan sonra olabilecek deprem ve diğer felaketlere hazırlıklı olma vakti!

Başka insanları öğrendiklerimiz ve yaşadıklarımız konusunda bilgilendirme ve onları da bu sürece dahil etme vakti!

Ne yapacaksak, taşın altına elimizi birlikte sokarak yapacağız…

Categories: Hatıra

0 Comments

Leave a Reply

Avatar placeholder

Your email address will not be published. Required fields are marked *