Çoğu zaman fark edemesek de, zaman en büyük sermayelerden bir tanesi. Güzel ve verimli değerlendirildiğinde çok kıymetli bir hal alırken; boş ve anlamsız şeylerle sarf edildiğinde, tarihi geçmiş süt kutusunun çöpe gidişini izler gibi arkasından çaresiz bakıyorsun.
Pek çok sefer bu farkındalık ile kendi hayatıma çeki düzen verme girişimim oldu. Kimi zaman kendimi gözlemledim ve vaktimi en çok nelere harcadığımı ölçmeye çalıştım. Kimi zaman da meşgalelerimi sorgulayarak, aralarında tercih yapma girişiminde bulundum.
Farkı dönemlerde yaptığım bu sorgulamalarda en çok karşılaştığım iki suçlu; sosyal medya ve diziler oluyordu. Dizi takip etmek veya etmemek nispeten daha kolay kontrol edilebilir bir şey. Yoğun zamanlarında az izler, boş zamanlarında çok izlersin. Ancak sosyal medya öyle değil, oldukça karmaşık bir yapı ile hayatımızın her tarafını sarmış durumda!
Sosyal Medya Diyeti
Sağ olsun Apple, iOS güncellemelerinin bir tanesinde “Ekran Süresi” adında bir özellik getirdi. Bu özellik ile bir uygulamada ne kadar vakit geçirdiğini ölçebiliyor ve gerekirse kısıtlayabiliyorsun. Ben de, yine vaktimi daha değerli kullanma hayalleri kurduğum bir sırada, bu özelliği aktifleştirdim. Bu sayede; eğer o gün sosyal medyada toplam bir saatten fazla zaman harcadıysam, telefon bana bunu bildiriyor ve uygulamaları kitliyordu.
Sonradan “Sosyal Medya Diyeti” olarak isimlendirdiğim bu faaliyet bir kaç ay boyunca çok güzel çalıştı. Lakin sorun nefse yenik düşmek midir, yoksa sebebi başka mıdır bilemem; bu sistem işlemez olmaya başladı. Ne zaman telefonum sürenin dolduğunu söylese, “15 dakika daha” tuşuna basıyor ve ek süre alıyordum. Maalesef aynı gün içerisinde onlarca kez ek süre aldığım zamanlar. Diyetim çalışmaz oldu!
Uygulamaların Kaldırılması
Aradan bir miktar süre geçti ve sosyal medya diyetini ekran süresi ile uygulayamayacağımı anladım. Yeni hedefim sosyal mecraların telefondaki uygulamalarını kaldırmak oldu.
O zamana kadar bu yöntemi benimsememiştim, çünkü sosyal medyada yönettiğim ve her an erişimeye ihtiyaç duyabileceğim sayfalar ve hesaplar vardı. Bu problemin çözümünü; ihtiyaç halinde o mecraya safari üzerinden girmekte buldum. Bu sayede platformların uygulamaları telefonumda yüklü olmayacak ve elimin altında kolay erişilebilir bir noktada durmayacaktı.
Bu sistem de bir kaç ay gitti. Hatta ilkinden daha başarılı olduğunu söyleyebilirim. Ne zaman ki safari üzerinden sosyal mecraları kullanma alışkanlığım, uygulamalar üzerinden kullanma ile eş değer bir seviyeye geldi; bu sistemin de patladığını anladım.
Verimsizden Kurtul!
Bir yerden sonra sosyal medyayı topyekün kısıtlamaya çalışmak yerine; onu dönüştürme, verimsiz olandan kurtulma fikri daha cazip gelmeye başladı. Örnek vermek gerekirse genelde Facebook ve Instagram’da geçirdiğim süreye dönüp baktığımda pek bir katma değer göremiyor, sadece kendimi oyaladığımı fark ediyordum. Ancak Twitter ve LinkedIn gibi mecralarda bir şeyler öğrendiğimi hissediyordum.
Buradan yola çıkarak Facebook ve Instagram uygulamalarını elimin altından uzaklaştırdım ve ekranın çok kullanmadığım kısımlarındaki klasörlerin altına sakladım. Twitter ve LinkedIn’i ise öne aldım. Gerçekten; bir şeyleri topyekün reddetmek yerine, durumu anlayarak uygun çözüm önerisi sunmaya çalışmanın ne kadar başarılı olduğunu burada görmüş oldum.
Madem katma değeri yüksek sistemleri öne çıkartarak kullanım alışkanlıklarımı değiştirebiliyorum, bunu başka şeylerde de uygulamalıyım dedim. İlk aklıma gelenlerden Duolingo ve Medium uygulamalarını tam gözümün önüne koydum. Her boş kaldığımda ise başka yerlere gitmek yerine bu uygulamalara girmek için kendimi zorladım.
Sonuç, tam istediğim oranda olmasa da kullanım alışkanlıklarımı bir miktar istediğim yöne doğru yöneltebildim. Tavsiye ederim!
Facebook’tan Kurtulmak
Yıllar boyunca zaman zaman uyguladığım bu sosyal medya diyetleri sonrası bugün geldiğim noktada, hemen hemen her platformun benim gözümde bir değeri ve ona ayırabileceğim ortalama bir süre var.
Bugün, diğer tüm platformların yanında en bariz bir şekilde anlamsız olduğunu düşündüğüm yer ise Facebook! Zamanla değişen alışkanlıklarım ile artık ne Facebook’a girmek istiyor, ne de oradan bir şey kazanabileceğime dair inanç duyuyorum. Eğer hesabıma bağlı siteler (Spotify vs) olmasa ve yine hesabımla ilişkilendirilen sayfalar (Mektepp vs) olmasa bugün Facebook hesabımı silmekten bir gram imtina etmem.
Bir de işin “Mark Zuckerberg her şeyimizi kayıt altına alıyor” konusu olunca, ben de “En azından Facebook ayak izimi sıfıra yaklaştırmalıyım” dedim.
Önce bir yedek aldım, zira geriye dönük nostaljik şeyleri kayıt altına almayı severim. Ardından da tüm gönderilerimi, fotoğraflarımı ve beğenilerimi kaldırdım. Biraz daha rahatlamış hissediyorum.
Bonus – Club House Dünyası
Bugün halen hayatımıza yeni platformlar eklenmeye devam ediyor. Club House da bunlardan bir tanesi. Platforma dahil olalı yaklaşık bir hafta oluyor ve çok da kötü olmadığını düşünüyorum. Elbette pek çok şeyde olduğu gibi platformun kalitesi takip ettiğiniz kitle ile alakalı. YouTube’da da anlamsız ve boş pek çok şey var, lakin çok değerli videolar da var. Club House da bu bakımdan YouTube’a baya benzer. Doğru kitleyi takip edip doğru kulüplere dahil olursanız faydalı olacağı kesin.
Ee, biraz da podcast havası verdiği için sevmiş olabilirim Club House’u. Bu vesileyle biricik podcast kanalımız ceyreksaat.com’u övmeden de geçmeyeyim. Kendileri, vaktini değerli geçirmek isteyen kişiler için güzel bir alternatif olmaya aday!
0 Comments