Twitter’da yaptığım mini anketin sonuçlarına göre, çevremdeki insanların %88’i hali hazırda podcast hakkında fikir sahibi. Ama ben yine de aşağıdaki sonuçları yorumlamadan önce kısa bir tanım yaparak söze gireyim.
Podcast ifadesi 2000’li yıllarda Apple ile hayatımıza giriyor. iPod ve Broadcasting ifadelerinin birleşiminden doğduğu söylenen podcast terimi, aslında bir nevi dijital radyo yayını anlamına geliyor.
Yayıncılar mikrofon başına geçiyor; blog yazısı yazar veya YouTube videosu çeker gibi podcast kaydı alıyor. Ardından da RSS destekleyen bir barındırıcı üzerinden (SoundCloud, Spreaker, Anchor vb.) bu kayıtları dağıtım kanallarına (Apple Podcast, Google Podcast, Spotify vb.) gönderiyor. Biz tüketiciler de tamamen ücretsiz bir şekilde bu aracılar üzerinden yayıncıların kanallarına abone olup, yaptıkları kayıtları dinleyebiliyoruz.
Nasıl Dinlenir?
En basitinden; herhangi bir dağıtıcı üzerinden bir podcast kanallarına ücretsiz bir şekilde abone olup, bir kaç saniye içinde podcast dinlemeye başlayabilirsiniz.
Buradaki en temel konulardan birisi hangi dağıtıcıyı kullanacağınız? Bu da genellikle hangi cihazı veya hangi programları kullanıp kullanmadığınıza göre değişiyor.
Örneğin; Spotify kullanan kişiler genellikle podcast kanallarına Spotify üzerinden abone oluyor. Spotify kullanmayanlar ise kullandıkları mobil cihazlarla gelen yerleşik podcast dağıtıcılarından -iPhone için Apple Podcast, Android için Google Podcast- podcast dinleyebiliyorlar.
Bunlarla yetinmek istemezseniz yayının gerçekleştiği barındırıcı (hosting) firma üzerinden de bu kayıtları dinlemeniz mümkün. Örneğin; Spreaker üzerinden kayıt alan bir yayıncının bölümlerine yine Spreaker üzerinden erişebilirsiniz. Bu tarz durumlar genelde canlı yayınlanan podcastler için tercih edilir olsa da bahsetmeden geçmeyelim.
Nereden Başlanır?
Yazının başında referans verdiğim mini ankete göre, benim çevremdekilerin %50’si podcast dinlemiyor. Bunun sebebi bilmemek ve tercih etmemek olarak kırılabilir. Her ne sebeple olursa olsun podcast dinlemek istiyor ve nereden başlayacağınızı bilemiyorsanız şunu unutmayın; her konu için bir podcast var!
Evet belki podcast kültürü ülkemizde yeni yeni yerleşiyor ve belki bu yüzden Türkçe içerik sayısı çok değil. Ancak yine de sektörde hatırı sayılacak kadar Türkçe yayıncı var. Öte yandan İngilizce dinleyebilecek biriyseniz zaten hemen şu an ilgi alanlarınızdaki bir podcast kanalını arayıp bulabilirsiniz demektir.
Ek olarak podcast dinleyenlerin büyük bir kısmının, yabancı dildeki podcastleri sadece dil pratiği olması açısından dinlediğini de söyleyebilirim. Faydası da olduğu da yok sayılamaz.
İşte Bir Öneri: Çeyrek Saat!
Bu yazının yayınlanmasına sponsor olan Çeyrek Saat isimli podcastasdadaa… Tabi ki böyle bir şey yok, kimse buralara sponsor olmuyor maalesef. Bu yüzden kendi kendimize sponsor olalım ve ilk podcast denememiz olan Çeyrek Saat kanalını yorumlarınıza sunalım istedik.
Şimdilik Spotify, Apple Podcast ve SoundCloud üzerinden yayında olan bu göz bebeği kanalımızın bir de Twitter hesabı bulunmakta. Tüm bölümleri ve ilgili linklerinin detayları için ise burayı ziyaret edebilirsiniz.
Eğer sizi de bu yazı vesilesi ile podcast dünyasına kazandırabildiysek ne mutlu diyerek sözlerimi burada sonlandırıyorum. Hali hazırdaki podcast dinleyicilerine de kendi podcast kanallarını oluşturmaları konusunda buradan teşvik ediyor ve aslında çok da zor bir şey olmadığına vurgu yapıyorum. Belki bu konu hakkında da bir blog yazılabilir.
İyi dinlemeler!